KENETLENMEK BOYNUMUZUN BORCUDUR

İslam İşbirliği Teşkilatı 51. Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısında bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Söz konusu ortak davalarımız, ortak çıkarlarımız olunca farklılıkları bir yana koyup kenetlenmek boynumuzun borcudur" açıklamasını yaptı.

Haber Giriş Tarihi: 21.06.2025 15:35
Haber Güncellenme Tarihi: 21.06.2025 15:35
Haberyazilimi.com

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 51. Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı'nda yaptığı konuşmada İslam dünyasının temsilcileriyle İstanbul'da bir araya gelmekten bahtiyarlık duyduğunu söyledi.

‘İsrail'i en güçlü şekilde telin ediyorum’

Toplantıda alınan kararların İslam ümmeti ve insanlık için hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, "Teşkilatın küresel barış ve refahın sağlanmasına verdiği desteği alacağınız kararlarla bir kez daha dünyaya duyuracağınızdan eminim. Fevkalade kritik bir dönemde gerçekleştirdiğiniz toplantının etkileri sadece ülkelerimizde değil inşallah tüm dünyada hissedilecektir" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında yüzde 65'inden fazlasını çocuk ve kadınların oluşturduğu 55 bini aşkın kişinin şehit olduğunu aktararak, saldırılarda hayatını kaybedenleri rahmetle yad ettiğini, yaralanan 128 bin Filistin vatandaşına Allah'tan şifa dilediğini belirtti.

Türkiye'nin Filistin halkıyla acıyı ve hüznü paylaştığını dile getiren Erdoğan, "Türkiye olarak Filistinli kardeşlerimiz acısını acımız, hüznünü hüznümüz biliyoruz. Filistinli kardeşlerimiz de bilsinler ki zulmün bugün karanlığı ne kadar koyu olsa da inşallah adalet tecelli edecek, zafer mutlaka inananların olacaktır. Allah'ın izniyle acıları, zulümleri, ölümleri değil zaferleri, sevinçleri ve barışı konuşacağımız güzel günleri göreceğimize ben yürekten inanıyorum" diye konuştu.

Erdoğan, İsrail'in işgal, istila, yıkım ve katliam politikalarının son iki yıldır giderek arttığını belirterek, şunları kaydetti: Batılı güçlerin koşulsuz desteğini arkasına alan İsrail bölgemizi istikrarsızlığa sürüklemeye devam ediyor. Önce Gazze'ye ve Batı Şeria'ya saldırdılar. Tüm dünyanın gözleri önünde Gazze'yi devasa bir enkaza çevirdiler. Sağlık tesislerini, okulları, camileri ve kiliseleri bombaladılar. Sadece bir çuval un almak, bir tas çorba, bir kuru ekmek alabilmek için yardım sırası bekleyen insanları hunharca katlettiler. Her gün çoğu çocuk ve kadın yüzlerce masum sivil, İsrail güçleri tarafından bilerek şehit ediliyor. Gazze'de yaşayan 2 milyon kardeşimiz, Nazilerin temerküz kamplarını bile geride bırakan kötü şartlarda tam 21 aydır hayatta kalma mücadelesi veriyor. Gazze ile birlikte İsrail, Lübnan'ı, Yemen'i ve Suriye'yi de hedef aldı. Hava bombardımanlarının yanı sıra Suriye'deki çeşitli grupları yönetime karşı kışkırtarak orayı da karıştırmaya ve kargaşa çıkarmaya çalıştı.

Şimdi de İsrail'in devlet terörüne 13 Haziran'dan itibaren Türkiye'nin komşusu İran'ın muhatap olduğunu aktaran Erdoğan, "Şunu bir defa açık ve net söylemek isterim. Bütün bu saldırılarıyla, Netanyahu hükümeti bölgesel barışın önündeki en büyük engel olduğunu bir kez daha ispat etmiştir. İsrail'in İran'a gerçekleştirdiği saldırıları en güçlü şekilde telin ediyorum. İsrail'in terör saldırılarında, bombardıman ve suikastlarında vefat eden İranlı kardeşlerimiz için ülkem ve milletim adına taziyelerimi sunuyorum. Binlerce yıllık tarihiyle, zorluklar karşısında sergilediği dayanışmayla ve güçlü devlet tecrübesiyle İran halkının inşallah bugünleri de atlatacağından hiçbir şüphe duymuyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, "İsrail'in Gazze, Lübnan, Yemen, Suriye ve son olarak İran'a gerçekleştirdiği saldırıların, tanım ve tarifi haydutluktur. İran'ın, İsrail'in bu devlet terörü karşısında nefsi müdafaa çerçevesinde halkını savunmak amacıyla aldığı tedbirler gayet doğal, meşru, hukukidir." ifadelerini kullandı.

Uluslararası hukuku ihlal eden bu mütecaviz eylemlerin, İsrail'in bölgede yürüttüğü stratejik istikrarsızlaştırma politikasına hizmet ettiğini vurgulayan Erdoğan, "Saldırıların, İran'ın nükleer programıyla ilgili müzakerelerin yoğunlaştığı bir dönemde vuku bulması elbette manidardır. Nükleer çalışmalarında hiçbir denetime tabi olmayan, şeffaflık noktasında kimseyi umursamayan İsrail'in, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi anlaşmasına taraf başkalarına söz söylemesi büyük bir riyakarlıktır" değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, Netanyahu hükümetinin 13 Haziran'daki saldırılarıyla aslında müzakere sürecini baltalamayı hedeflediğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü: Yaşananlar aynı zamanda Netanyahu ve cinayet şebekesinin herhangi bir meselenin diplomatik yollarla çözülmesini istemediğini de gösteriyor. Yine İsrail, 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğü haiz bağımsız bir Filistin devletiyle yan yana barış içinde yaşamak yerine savaşı tüm bölgeye yaymaya çalışıyor. Bakınız, bundan tam 90 yıl önce Hitler'in çaktığı kıvılcım nasıl ki Pasifik'ten Atlantik'e, Hint Okyanusu'ndan Kuzey Denizi'ne kadar bütün dünyayı ateşe attıysa, bugün Netanyahu'nun siyonist emelleri de bölgemizi ve tüm dünyayı büyük bir felakete sürüklemekten başka bir gaye taşımıyor. İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa'nın kutsiyetine el uzatılmasını, Kudüs-ü Şerif'in tarihi statüsünün gasp edilmeye çalışılmasını, çeşitli haritalar üzerinden bölgemizi parçalama niyetlerinin artık ulu orta konuşulmasını, bu sinsi planın birer hamleleri olarak görüyoruz.

Netanyahu'nun yapmak istediklerinin gayet bilincinde olduklarını dile getiren Erdoğan, "Bölgeyi ateşe, çatışmaya, kaosa ve gözyaşına boğarak güvenliklerini tesis edeceklerini zannedenler, ham bir hayalin peşinden gitmektedir. İsrail, komşularının güvenliğini tehdit ederek kendi güvenliğini sağlayamaz. Evdeki hesabın, çarşıya uymadığını onlar da yavaş yavaş göreceklerdir" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in kanlı elleriyle bölgede düzen kuracağını iddia etmesinin, bu ülkeyi yönetenlerin nasıl bir körlük ve karanlık içinde olduklarını ortaya koyduğuna dikkati çekerek, "Türkiye olarak bölgemizde sınırları kanla çizilecek yeni bir Sykes-Picot düzeninin kurulmasına izin vermeyeceğimizi burada önemle vurguluyorum. Gazze halkının açlıkla cezalandırılmasına, Batı Şeria'da, devlet ve yerleşimci terörüne, Mescid-i Aksa ile semavi dinlerin beşiği Kudüs'ün tarihi statükosunu yok etme teşebbüslerine asla seyirci kalmayacağız" diye konuştu.